Yazan: Deniz Dinçer
Artık kimse beni kandıramaz… Bu cümle, insanın kendi içini rahatlatan ama aynı zamanda zaaflarının üzerine tül örtmeye çalışan en büyük yalanlarından biridir. Çünkü kendimizi “insan sarrafı” ilan ettiğimiz her an, karşımızda da yıllarını manipülasyona, maskelenmeye ve duygusal sömürüye adamış profesyonel bir sosyopat duruyor olabilir. Biz ne kadar kendimizi tanıdığımızı zannediyorsak, onlar da o kadar bizi tanımaya çalışıyor. Onlar da çalışıyor. Onlar da gelişiyor.Delilik, tıpkı akıl sağlığı gibi evrilir. Bir insanın zihni nasıl olgunlaşır, bilgiyle şekillenir, tecrübeyle derinleşirse; bir kişilik bozukluğu da öylece ilerler. Yani mesele senin ne kadar “olgunlaştığın” değil, karşındakinin ne kadar kurnazlaştığıdır.
Sen “Beni artık kimse kandıramaz,” dediğin an, o da “Bu çıtayı nasıl aşarım?” diye soruyor. Sen savunmayı güçlendiriyorsun, o saldırı taktiklerini güncelliyor. Sen yaralarını sarıyorsun, o yeni açılacak yaraların haritasını çiziyor. Bu, bir tür psikolojik satranç. Her hamlenin karşılığı var. Her gardın bir kör noktası.
Dolayısıyla bir ilişkide, bir arkadaşlıkta ya da bir iş bağlamında “Ben buna nasıl düştüm?” diye kendini suçlamak yerine, “Ben bunu fark ettiğim anda nasıl pozisyon alırım?” diye sormak çok daha sağlıklı bir başlangıçtır. Çünkü mesele ‘duvara toslamak’ değil, tosladığını anladığın anda direksiyonu ne tarafa kırabildiğindir.Unutmayalım; psikolojik manipülasyon statik değildir. Kandırılma şekilleri değişir, taktikler evrilir, hikâyeler çeşitlenir. Ve sen her yeni travmanda biraz daha uyanırsın sanırsın. Ama uyandığını sandığın yer, bazen yeni bir uykunun eşiği olabilir.
Sun Tzu’nun dediği gibi: “Savaşı kazanan, karşı tarafın hangi silahla saldıracağını önceden anlayıp, ona göre pozisyon alan kişidir.” İşte mesele tam da budur. Gelişmekten ve tetikte olmaktan vazgeçtiğin her an, kandırılmaya açık hale gelirsin. Çünkü “Ben oldum,” dediğinde, karşındaki çoktan bir sonraki versiyonuna geçmiştir.
Ama şu da bir gerçek: Hiçbir karanlık, sonsuza kadar sürmez. Eğer bugün bir manipülasyondan sıyrıldıysan, bir yalanın iç yüzünü gördüysen, bir maske sana tanıdık geldiyse; artık eski sen değilsin. Artık gözün daha açık, sezgin daha kuvvetli, kalbin daha temkinli. O yüzden “Neden böyle davranıyorum?” dediğin ve garip bulduğun her hareket aslında vücudunun ve beyninin “Sana sen buraya ait değilsin!” sinyalinden ibaret. O sinyal de bir kez sistemine girdiyse, geçmiş olsun…